Dengeleme ve Uzlaştırma Yönetmeliği Değişikliklerinin Piyasa faaliyetlerine Olası Etkileri

Dengeleme ve Uzlaştırma Yönetmeliği Değişikliklerinin Piyasa faaliyetlerine Olası Etkileri
2001 yılında yürürlüğe giren 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Elektrik Piyasalarında hız kazanan serbestleşme ve özel teşebbüse açılma eğilimi, 2013 yılında yürürlüğe giren 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile yeni bir ivme kazandı
Dağıtım şirketlerinin özeleştirilmelerine paralel olarak Perakende Satış sektöründe serbest tüketici limiti düşürüldü. Özel sektöre devredilen Elektrik piyasası faaliyetlerine rekabetçi bir ruhun kazandırılması hedeflenmektedir.
Ancak taşların yerine tam olarak oturtulmadığı enerji piyasasında, serbest piyasa koşulları ve sözleşme serbestisi anlayışı hilafına bir takım düzenlemelere de şahit olmaktayız. Neticeleri iyi hesaplanmadan yapılan bu düzenlemeler bu alanda faaliyet yürüten yatırımcıları ciddi risk ile karşı karşıya bırakacaktır.
Özelleştirmeler sonrasında Dağıtım, Üretim ve Perakende Satış piyasasında düzenleme ve denetleme dışında kamu müdahalesi büyük oranda sınırlandırılmıştır.
Ancak düzenleyici ve denetleyici rolü kapsamında yaptığı faaliyetlerde, özel sektör oyuncusunun rekabetçi, serbest ve kar amacı güden yönünün göz ardı edebildiğine şahit olmaktayız. Aynı düzenleyici ve denetleyici Kurumun, düzenleme sahasında bulunan özel sektör faaliyetleri ile kamu hizmeti faaliyetlerinde ciddi bir ayırıma gitmeksizin düzenlemeler yaptığı görülmektedir.
14 Nisan 2009 tarihli ve 27200 sayılı Resmi Gazetede yayımlan Elektrik Piyasası Dengeleme ve Uzlaştırma Yönetmeliği’ nin Serbest tüketicilere ilişkin uzlaştırmaya esas veriş-çekiş birimlerine ait tedarikçi değiştirme süreçleri’ ni konu alan 30/A maddesi ve 08.05.2014 Tarih ve 28994 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Enerji Piyasası Tüketici hizmetleri Yönetmeliği 22. Maddesi düzenlemeleri, tedarikçi değişikliklerinde tüketicinin eski tedarikçiye olan yükümlülüklerin yerine getirmesini şart koşmaktadır. ödeme yükümlülüğünü yerine getirmeyen serbest veya serbest olmayan tüketicilerin enerjileri kesilebilmesini düzenlemektedir.
Bu düzenlemelerin amacı, son derece yüksek maliyetli enerjiyi piyasaya arz eden tedarikçi ve görevli tedarikçi firmaların, enerji arz faaliyetlerini mali anlamda güvenceye kavuşturmak, son tüketici ile üretim arasındaki süreçleri dengede tutmaktadır.
Kamu desteğinden ve güvencesinden çok büyük oranda mahrum olan tedarikçilerin ve Perakende satış şirketlerinin tüketiciye sunduğu enerjinin bedelinin güvencesini bir anlamda, “mevzuat çerçevesinde enerji kesintisi yapabilmesi ve tüketici portföye kabulü için önceki tedarikçiye karşı yükümlülüklerini yerine getirmesi” şartlarını sağlaması oluşturmaktaydı.
Ancak 28 Mart 2015 tarih ve 29309 sayılı Resmi gazetede yayımlanan ve 1 Temmuz 2015 tarihinde yürürlüğe giren Elektrik Piyasası Dengeleme ve Uzlaştırma Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Yönetmelik ile 14 Nisan 2009 tarihli ve 27200 sayılı Resmi Gazetede yayımlan Elektrik Piyasası Dengeleme ve Uzlaştırma yönetmeliği’ nin 30/ A maddesinde değişikliğe gidilmiştir.
Bu değişiklik ile tedarikçi değişikliğinde eski tedarikçiye karşı mevzuat gereğince yükümlülüklerini yerine getirmiş olma şartı madde metninden çıkarılmış oldu.
1 Temmuz tarihi itibariyle yürürlüğe giren Elektrik Piyasası Dengeleme ve Uzlaştırma Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Yönetmelik’teki bu düzenleme, tedarikçi piyasasında, tüketicilere sunulan enerjinin bedelinin tahsili noktasında endişelere sebep olunmuştur.
Yeni düzenleme, enerji bedelinin tahsilini güçleştirmenin yanında açıkça tüketici ile tedarikçi arasındaki hukuki ilişkiyi düzenleyen üst normlara da aykırıdır.
Tüketici ile yapılan sözleşmeler, bir hizmetin belli bir ücret karşılığında sunulmasını konu alan abonelik sözleşmeleridir. Abonelik sözleşmeleri Borçlar Hukukuna tabi atipik sözleşmeler olup karşılıklı olarak taraflara borç yükleyen sözleşmelerdir. Sözleşme ilişkisinin devamı için her iki tarafa haklar tanımakta ve borçla yüklemektedir. Bir tarafın edimini ifa etmemesi halinde -son düzenlemeler ile şartları açıkça belirtilmek koşuluyla- diğer tarafa ifadan(hizmet veya mal sunumundan) kaçınma hakkı tanınmaktadır.
Türk Borçlar Kanunun çerçevesinde konu ele alındığında, İfa Yükümlülüğünün Türk borçlar kanunun ikinci bölümünde düzenlendiğini görmekteyiz. Karşılıklı borç yükleyen sözleşmeler için “İfa sırası” ve “İfa güçsüzlüğü” konuları da TBK’nın 97. ve 98. Maddelerde düzenlenmiştir.
Türk Borçlar Kanunun İfada sırayı konu alan 97. Maddesinde : Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekeceği düzenlenmiştir.
Yine İfa güçsüzlüğünü konu alan 98. Maddesinde ise : Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmede, taraflardan birinin borcunu ifada güçsüzlüğe düşmesi ve özellikle iflas etmesi ya da hakkındaki haciz işleminin sonuçsuz kalması sebebiyle diğer tarafın hakkı tehlikeye düşerse bu taraf, karşı edimin ifası güvence altına alınıncaya kadar kendi ediminin ifasından kaçınabilir. Hakkı tehlikeye düşen taraf, ayrıca uygun bir sürede istediği güvence verilmezse sözleşmeden dönebileceği. Düzenlemesine yer verilmiş ve düzenleme ile hangi koşullarda sözleşmenin bir tarafının ifadan kaçına bileceği düzenlemiştir.
Borçlar kanunundan hareketle Elektrik Piyasası Dengeleme ve Uzlaştırma Yönetmeliğinin 30/A maddesinde yapılan değişiklik ile Tüketici Hizmetleri yönetmeliğinde yapılması planlanan değişiklikler irdelendiğinde, değişikliklerin genel düzenleyici norma aykırı olduğu tartışmasızdır.
Sözleşmenin bir tarafını oluşturan tüketiciye, ifa yükümlülüğünü ihlal etmesine karşın tedarikçiyi “enerjiyi vermeye devama zorlamak” genel düzenleyici norm olan Türk Borçlar Kanununa açıkça aykırı olacaktır. Bu nedenle yönetmelik değişikliğinin iptal edilebileceğini düşünülmektedir.
Serbest tüketici ve limit indirimi uygulamaları ile bir taraftan serbest ve rekabetçi bir tedarik piyasası oluşturulmaya çalışırken, öte yandan hizmeti yürüten özel sektör yatırımcısını tüketici karşısında tamamen savunmasız bırakacak düzenlemelere yer vermek çelişik bir durum arz edecektir. Benzer çelişkilerin giderilip tüketici ve sağlayıcı arasındaki menfaat ve hak dengesinin bir ayara oturtulması zorunluluk arz etmektedir.
Denetleyici/düzenleyici Kurumun mevzuat ile belirlediği tarife kalemlerinin iadesi yönünde verilen Hukuk Genel Kurulu kararı üzerine neredeyse sermayeleri miktarınca tüketiciye iade yükü ile karşı karşıya kalan Dağıtım ve Perakende firmalarının son değişikliklerde olduğu gibi tüketiciye tek taraflı olarak sürekli sağlayıcı rolü oynamasını beklemek en azından özel sektör açısından mümkün görünmemektedir.
Mevcut düzenleme, icra iflas Kanununda alacaklı tarafın aleyhine haczi güçleştiren son değişiklikler ile birlikte değerlendirildiğinde, enerji bedelini tahsilde halihazırda zorlanan doğu ve güneydoğu illerindeki tedarikçi firmaların durumunu daha da ağırlaştıracağı düşünülmektedir.
Bir diğer risk ise, tükettiği enerji bedelini ödemeyen ancak tedarikçinin portföyüne dahil edilmek zorunda olunan tüketicinin, istismara açık bu faaliyet alanı yakalayacak olmasıdır. Bu düzenleme tüketiciyi faaliyeti ilgili sürekli olarak muvazaalı hukuki işlemlere başvurmaya itecektir.
İşin tabiatına aykırı düzenleme veya fiili uygulamalar, bir süre sonra buna maruz kalan kitlenin ya hukuka inancını zedelemekte ya da kitleyi hukuka aykırı davranmaya sevk etmektedir. Nitekim güvenlik kaygısı ve vatandaşı kazanmaya yönelik sosyal politikalar ve uzun yıllar yapılmayan denetimler nedeniyle doğu ve güneydoğu illerimizde tüketici kaçak ve usulsüz kullanıma alıştırılmış ve bu nedenle de kayıp-kaçak oranları yüzde yetmişler seviyesinde seyretmektedir.
Enerji sektöründe özelleşme ve serbest piyasa faaliyetinin çok yeni olması, düzenleyiciler açısından faaliyetin kamu hizmeti ve kamu eliyle yürütüldüğü yanılsamasına sebep olmakta ve bu durum düzenleyici işlemlere yansımaktadır. Diğer taraftan sektörün teknik ve karmaşık yapısı hukukçu müdahalesini yeteriz kılmaktadır. Bu iki nakısa ile yapılan yönetmelik düzeyindeki mevzuat, çoğu zaman kanunlara aykırı olabilmektedir.
Tedarikçi firmalar ile Perakende satış faaliyeti yürüten tüm firmaları yakından ilgilendiren konuyla ilgili düzenleme mutlaka gözden geçirilerek piyasa koşullarına uygun yeni bir düzenlemeye gidilmelidir.
nurettinav@hotmail.com